3 Ağustos 2011 Çarşamba

Hemingway'den Yazarlara Öğütler

1954'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan Ernest Hemingway'in yazarlara verdiği en güzel öğütlerden biri, her günün çalışmasını, ertesi gün nereden devam edeceğinizi bildiğiniz zaman sonlandırmaları gerektiğidir. Bu sayede, yazar, ertesi sabah boş bir sayfaya bakmanın kasvetinden kurtulur der. Hemingway söyleşilere çıkmayı pek sevmezdi, ancak 1958 yılında "The Paris Review" dergisinden George Plimpton'la yaptığı o ender söyleşilerden birinde yazarlara verdiği bazı öğütleri bulup çıkarmak mümkün. Söyleşiden alıntılar:

G.P.: Ne sıklıkta beğenmediğiniz bir şeyi baştan yazıyorsunuz?
Hemingway: Duruma göre değişiyor. Silahlara Veda'nın son sayfasını, otuz dokuz kere baştan yazdıktan sonra nihayet memnun kaldım.
G.P.: Teknik bir sorun mu vardı? Sizi sekteye uğratan neydi?
Hemingway: Doğru kelimeleri bulamadım.
(...)
G.P.: Öncüleriniz olarak kimleri görürsünüz? En çok kimlerden bir şeyler öğrendiniz?
Hemingway: Mark Twain, Flaubert, Stendhal, Bach, Turgenyev, Tolstoy, Dostoyevski, Çehov, Andrew Marvell, John Donne, Maupassant, sevgili Kipling, Thoreau, Kaptan Marryat, Shakespeare, Mozart, Quevedo, Dante, Virgil, Tintoretto . . . Goya, Giotto, Cezanne, Van Gogh ... Ressamları özellikle sayıyorum çünkü nasıl yazacağımı bana yazarlar kadar ressamlar da öğretmiştir. Bestecilerden ve müzikteki armoniniyi inceleyerek öğrenilebileceklerin neler olduğunu saymaya gerek bile yok.
(...)
G.P.: Kitabınızın adını, kitabı yazarken mi buluyorsunuz?
Hemingway: Hayır, hikayeyi bitirdikten sonra olabilecekler isimlerin bir listesini çıkarıyorum, bazen 100 kadar başlık oluyor. Ardından onları elemeye başlıyorum, bazen hepsini elediğim de oluyor.

Blog sayfamızda başka yazarların öğütlerini de okuyabilirsiniz.

30 Haziran 2011 Perşembe

Elmore Leonard'dan yazarlara 10 öğüt

Önümüzdeki günlerde ünlü yazarların öğütlerini Türkçe'ye çevirip, sizinle paylaşmaya başlayacağız. Yazı dizimize, Türkiye'de çok tanınmasa da ABD'de ünlü bir polisiye yazarı olan Elmore Leonard'ın öğütleriyle başlayacağız.

1 Hiçbir zaman kitabınızı hava durumunu anlatarak başlatmayın. Bunu sadece atmosfer yaratmak için yapıyorsanız ve hava durumunun karakterlerin o anlarıyla hiçbir ilgisi yoksa, çok kısa tutun. Okur, olabildiğince hızla ilerleyip insanlarla karşılaşmak isteyecektir. İstisnalar var elbette. Berry Lopez iseniz, ve Arktik Düşler kitabında olduğu gibi, buz ve karı tarif etmek için Eskimolardan bile daha güzel yöntemler biliyorsanız, istediğiniz kadar hava raporu sunabilirsiniz.

2. Öndeyişlerden kaçının, sinir bozucu olabiliyorlar, özellikle de Öndeyiş ve Giriş gibi kısımlar da varsa. Bu tür şeyler edebi olmayan kitaplara ait. Bir romanda bir öndeyiş (ya da bir önsöz) bir arka tasar sunabilir ve illa kitabın başında olması gerekmez. Bununla birlikte John Steinbeck'in Tatlı Perşembe romanında bir öndeyişe rastlıyoruz, ama bunda bir sakınca yok, çünkü başkahraman hikayeyi anlatmadan önce okura kendi kurallarını söylüyor. Şöyle diyor: "Bir kitapta bol bol sohbet dinlemeyi seviyorum, ama sohbet eden kişilerin neye benzediğinin bana anlatılmasını sevmiyorum. Ben nasıl konuştuğundan, nasıl göründüğünü anlamak istiyorum."

3. "Dedi"den başka herhangi bir fiil kullanmayın. Diyalogların olduğu satırlar, karakterlere ait. Girdiğiniz fiiller ise yazarın diyaloğa burnunu soktuğu yerler. Ama "dedi" fiili, "homurdandı," "uyardı" "söylendi" ya da "diye yalan söyledi" gibi fiillerden çok daha az rahatsız edici. Bir keresinde Mary McCarthy adlı bir yazarın bir diyaloğun sonunda "diye takrir etti" dediğini okuduğumu hatırlıyorum, yerimden kalkıp sözlüğe bakmam gerekmişti.

4 Hiçbir zaman "dedi" fiilini dönüştürmek için belirteç kullanmayın. Bunu yaparsanız ölümcül bir günah işlemiş olursunuz. Bunu yapmak, karşılıklı diyaloğu sekteye uğratır, dikkat dağıtır ve yazarın gereğinden fazlasını ifşa etmesine neden olur.

5 Ünlemlerinizi dizginleyin! Herhangi bir düz yazıda her 100.000 kelimede kullanacağınız ünlem sayısı iki ya da üçü geçmemeli. Elbette Tom Wolfe gibi ünlemlerle cambazlık yapma yeteneğiniz varsa, istediğiniz miktarda kullanabilirsiniz.

6 "Birdenbire" ya da "ortalık birbirine girdi" gibi vurgular kullanmaktan kaçının.  Bu kuralın bir açıklamaya ihtiyacı yok. Ama şu kadarını söyleyebilirim, genelde bu gibi vurgulara başvuran yazarlar, aynı zamanda sürüsü bereket ünlem de kullanan yazarlar oluyor.

7 Bölgese şiveleri ve aksanları olabildiğince seyrek kullanın. Satırlarınızda şivelere yer vermeye başladığınız anda itibaren buna bir son vermek neredeyse imkansız.

8 Karakterlerin ayrıntılı tasvirlerini yapmaktan kaçının. Bu işi Steinbeck vaktiyle, hepimize yetecek kadar yaptı. Ernest Hemingway'in "Beyaz Filler Gibi Tepeler" adlı hikayesinde Amerikalı kahraman ve yanında küçük kız neye benziyordu? "Kız şapkasını çıkarıp masanın üzerine koydu." Bütün hikayede bir karaterin görüntüsünün anlatıldığı tek cümle bu.

9 Sözcüklerle manzaralar yaratabilen biri değilseniz nesneleri ve yerleri anlatırken, çok fazla ayrıntıya girmeyin. Olaylarının gidişatını ve hikayenin akışını duraklatan tasvirler istemezsiniz.

10 Okurun atlayacağını düşündüğünüz bölümleri siz de atlayın. Okurken neleri atladığınızı bir düşünün: tasvirlerle boğulmuş, upuzun, kesintisiz paragraflar.

Ve diğer bütün kuralları toparlayan, en önemli kural: Yazılmış gibi duyuluyorsa, tekrar yazın.

16 Haziran 2011 Perşembe

John Grisham'dan Yazarlara Öğütler

Polisiye ve casusluk romanlarının ünlü yazarı John Grisham'a (Şirket, Pelikan Mektubu, Müşteri) 2006 yılında ABD'de katıldığı bir televizyon programında genç yazarlara ne tür öğütler vermek istediği sorulduğunda, her şeyden önce kendilerine yazarlıktan başka bir meslek bulmalarını önerir. Bir yazar olmadan önce bazı şeylerin yaşanmış olması gerektiğini anlatan usta yazar, bir şey anlatabilmek için bir şeylerin yaşanmış olması gerektiğini söyler.  Dünyayı görmeden, insanları tanımadan, aşk, kalp kırıklığı gibi bir takım duygusal deneyimleri yaşamadan yazar olmanın umutsuz bir çaba olacağını anlatır. "Dünyada ait olduğunuz yer neresi, onu bulmalısınız," der.

Aynı zamanda yağmurlu bir günde sırtınızı dayayabileceğiniz bir güvencenizin olması gerektiğini söyler John Grisham. Hayattaki en temel ihtiyaçları güvence altına aldıktan ve sabit bir gelire sahip olduktan sonra, ciddi bir yazarlık kariyerinin düşünülebileceğini anlatır.

Yazarlığa başlarda sadece bir hobi gözüyle bakmak gerekir der Grisham; gün içerisinde bulduğunuz boş vakitlerde, günde bir sayfa bile yazmanın iyi bir başlangıç olduğunu söyler.  Kendisi yazarlığı temel mesleği haline getirmeden önce profesyonel bir avukat olarak çalışıyordu, ve sabit bir işi olmasına rağmen, her gün yazmaya devam ediyordu. Ancak Grisham'a göre, günde bir sayfa bile yazmayan bir kişin, günün birinde bir yazar olabilmesi oldukça uzak bir hayaldir. Günde bir sayfa yazmak  zamanla bir alışkanlığa dönüşecektir, ve günün birinde geri dönüp bakıldığında, üstüste birikmiş yüzlerce sayfanın olduğu görülecektir.

Charlie Ross, 2006 - John Grisham'ın Genç Yazarlara Öğütleri
http://www.charlierose.com/view/clip/9507

22 Mayıs 2011 Pazar

Stephen King'den Yazarlara Öğütler


İyi bir yazar olmak için ne yapmak gerekiyor? Yaratıcı Yazarlık kurslarına gitmek çözümlerden biri. Özellikle İstanbul’da son zamanlarda popülerleşen bu tür kurslar size yazarlığın temellerini öğretme konusunda yol gösterici olabilir.

Ya da bu işi kendiniz üstlenebilirsiniz ve kendinizi okumaya, araştırmaya verebilirsiniz. Bu yolu seçecekseniz tarihte başarılarını kanıtlamış yazarların sadece eserlerini değil, biyografilerini de okumanızdan hiçbir zarar gelmez. Bazı yazarlar, yazmayı öğrenme sürecini nasıl geçirdiklerini ayrıntısıyla anlatırlar. Bunlar yazarlık konusunda ustalaşmak isteyenler için paha biçilmez bilgilerdir. Yıllar once Cem Yayınları’ndan çıkan John Steinbeck’in editörüyle yaptığı yazışmaları içeren muhteşem bir kitap vardı. Uzun zamandır baskısı yok bu kitabın, ama elinize geçirebilirseniz bu da yine paha biçilmez kaynaklardan biridir.

Şimdi ise sözü Stephen King’e veriyoruz. Yeni yazarlara verdiği yedi öğüt var. Zamanla başka yazarların da söylediklerine kulak vereceğiz.

1.     Hemen konuya girin.
Stephen King vakit kaybetmeyi sevmez. Karakterlerin gerekli-gereksiz upuzun geçmişlerini anlatmaz, kahramanlarına gereksiz şeyler söyletmez, romanın kurgusunda yeri olmayan kişileri romana dahil etmez ama en önemlisi daha ilk sayfalardan size konunun içine sokar. Böylelikle de okurun dikkatini hemen sağlar. 

2.     Önce romanı taslak olarak yazın. Ardından bu taslağı bir süre soğutun.
King’e göre yeni bir roman yazmaya giriştiğinizde, ilk iş olarak romanın taslağını yazmak gerekiyor. Ardından bu taslağı bir çekmeceye koyun ve bir süre bekletin. Taslağın ne kadar uzun süre beklemede kalacağı size kalmış. Kendisi bazen bu taslakları aylarca beklettiğini, sonra kendini hazır hissettiğinde çekmeceden çıkardığını ve üzerlerinden geçip, romana son şeklini verdiğini söyler.

3.     Metni kesip biçin.
Yazmayı tamamladıktan sonra, tekrar dosyanızın üzerinden geçerken, bu kez romanınızı daha fazla uzatmaya değil, tersine kısaltmaya zaman ayırın. Başka bir deyişle, bu kez elinizde kalem değil, silgi olacak. Gereksiz cümleler, tasvirler ve diyaloglar avına çıkacaksınız. Ancak bunu yaparken dikkatli olun. Gereğinden fazla kısaltma yaparsanız, bir süre sonra romana zarar vermeye de başlayabilirsiniz. Bütün tasvirler gereksiz olmayabilir, bütün konuşmalar 'fazla uzun' olmayabilir. O ince dengeyi bulmaya bakın.

4.     Dürüst ve içten olun.
King’in romanlarını okurken, konusu ne olursa olsun, sanki kendisi bütün bunları yaşamış gibi anlatır. Karakterlerine yabancı değildir. Çok derin karakterler yaratmak gibi bir iddiası yoktur belki ama bütün kahramanlarının iyi tarafları kadar kötü tarafları da vardır. Bunlar yokmuş gibi yapmaz. Aynı şekilde bilmediği şeyleri anlatmaz. Bilmiyorsa, araştırıp öğrenir, öyle yazar. 

Elbette fazla dürüst olmak da tehlikeli olabilir. Yazdığınız şey, anılarınız ya da biyografiniz değilse bir romanın ciddiyetine sahip olmalı. Çocukluk anılarınız elbette sizin için değerliler, ama romanın konusuyla bir bağlantısı yoksa, bunların romanın dışında tutmanızda fayda var.

5.     Başkalarının ne düşündüğüyle fazla ilgilenmeyin.
King bir romanını tamamladıktan sonra, insanların ne düşündüğünü öğrenme konusunda duygusal bir ihtiyacı olduğunu söyler. Öncelikle karısına okutur ve karısının okurken gülümsediğini ya da üzüldüğünü görürse bunları dikkatle takip eder. Bununla birlikte yıllardır, birçoğu King’i yarattığı kötü kahramanlarla bir tutan, okur mektupları almıştır. King, satış başarısı ne olursa olsun, edebiyat eleştirmenleri tarafından da her zaman pek sevilmez.

Peki kendisi ne yapar? Bütün bu fikirlere, görüşlere ve eleştirilere gereğinden fazla kulak asmaz ve kim ne derse desin, her sabah kalkıp masasının başına oturur ve üzerinde çalıştığı romana odaklanır. Eleştiriler ve övgüler onu yönlendirmez, tembelleştirmez ya da moralini bozmaz.

6.     Bol bol okuyun.
Okurken sürekli bir şeyler kaparsınız. Sık sık üzerinde çalıştığınız romanda unuttuğunuz bir boyutu size hatırlatır. Güzel bir tasvir okursunuz ve tasvirlere hiç önem vermediğinizi hatırlarsınız. Heyecanlı bir bölüm okursunuz ve kendi romanınızda yeterince heyecan olmadığını fark edersiniz. Diyalogların sıklığı ve bolluğu dikkatini çeker ve kendi romanınızın fazla 'sessiz' olduğunu fark ederseniz. Birçok durumda da yapmamanız gereken şeyleri görürsünüz.

İyi bir yazar olmak için iyi bir okur olmak ne kadar önemli, bunu söylemeye bile gerek olmamalı. Kitaplar sadece yazma yeteneğinizi arttırmaz, aynı zamanda sizi daha duyarlı, daha iyi bir gözlemci yapar ve en önemlisi ufkunuzu genişletir.

Ancak çoğu yeni yazarın başarısız olduğu yer de burasıdır. Bahane genelde aynıdır. Okumaya zamanım yok. Peki bu zamanı nasıl yaratabilirsiniz? Akşamları evinize döndüğünüzde televizyonun karşısına geçiyorsanız, bunun hiç olmazsa süresini azaltabilirsiniz. Televizyonu açmadan önce bir-iki saat kitap okuyabilirsiniz. İşe giderken yolda kitap okuyabilirsiniz, öğle paydoslarında kitabınızı eksik etmeyebilirsiniz. Aslında okumak için hepimizin vakti var. Zamanım yok bahanesinin arkasına sığınmayın, önemli olan bu.

7.     Ve en önemlisi, bol bol yazın.
İyi bir yazar olmak için yapmanız gereken en önemli şey elbette bol bol yazmak. İlk romanınızın yayınlanmaya hazır bir eser olduğu yanılgısına kapılmayın. Roman yazmak bu kadar kolay olsaydı, herkes roman yazardı.

Bu sadece roman yazarlığı için geçerli bir durum da değil. Çoğu sanat ve meslek dalında büyük başarılara imza atmış kişilerin hepsinin ortak yönü, başkalarından daha fazla bu işi yapmış olmaları. Aylarınızı, yıllarınızı bir romanınıza verebilir, sonra güzel ve güneşli bir günde bütün çalışmanızı çöp kutusuna atabilirsiniz.  Bunu yapabilecek cesaret ve kararlılığınız varsa, işte o zaman bir gün iyi bir yazar olabilirsiniz.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Kariyer Olarak Yazarlık

Yazarlıkla ilgili hem teknik, hem öneriler sunan bir dizi yazıyı internette bulabilirsiniz. Cinius Yayınları Web Sitesi'nde de Yaratıcı Yazarlık başlığı altında bir yazar olarak kariyerinizi sağlamlaştırmanız, yazarlıktan para kazanabilmeniz ve en önemlisi bir çalışmayı tamamlayabilmeniz için bir dizi makale bulabilirsiniz. Burada en önemlisi, herkes kendi yöntemlerine karar verir; önemli olan bir yönteminizin olması. Yazarlık, elbette her şeyden çok yazma tutkusuyla, edebiyat sevgisiyle ve/ya da anlama merakıyla ilgili bir meslek dalı. İster felsefi bir çalışma üzerinde çalışıyor olun, ister kurgusal bir metin (roman, öykü vb.) bir yazarın mutlaka bir düzeni, bir yaşama disiplini vardır.
  1. Eserinizi, basılmış bir kitap olarak elinizde tutmak istediğiniz bir tarih belirleyin – Başlamadan önce, kitabınızın tamamlanmasını hedeflediğiniz bir tarih belirleyin. Bunun için, 50. yaş gününüz, evlilik yıl dönümünüz ya da gelecekte sizi bekleyen önemli bir gün gibi önemli bir tarih belirleyin. Bu sizi hem motive edecek, hem de yoğun çalışabilmeniz için bir disiplin sağlayacaktır.
  2. Hangi saatler ve nerelerde en iyi yazabildiğinizi gözlemleyin – En yaratıcı ya da en iyi konsantrasyonla çalışabildiğiniz yerler ve zamanları bulun. Bazı yazarlar sabahın erken saatlerinde en iyi çalışabilirken, bazıları gecenin sessizliğinde daha iyi çalışabilirler. Bu gizli saati bulmak o kadar önemlidir ki birçok yazar sabah saat 7:30 ila 8:30 arasında bir saatlik çalışmayla, öğlenliğin saat 14:00 ila 17:00 arasında elde edeceği sonuçtan daha fazlasını elde edebildiğini söylemektedir.
  3. Eserinizi tamamlamayı umduğunuz tarihe yetiştirebilmek için belli bir zaman dilimini ayırın – Örneğin geceleri daha iyi çalışabildiğinize karar verdiyseniz, gece belirli bir zaman dilimini sadece yazmak için ayırın. Bu saate ve bu süreye sadık kalın; bazı geceler daha verimli olursunuz, bazı geceler tek bir satır bile yazamadığınız olabilir. Önemli olan, o saatlerde bilgisayar ya da kağıt kalem başında olmanız ve yüreğinizi ve kafanızı üzerinde çalıştığınız metne ayırabilmeniz. Yazmayı, kahvaltı etmek ya da duş almak gibi hayatınızın olağan bir parçası haline getirin.
  4. Birilerine karşı sorumlu olun – Yakınınızdaki birilerini bulun ve çalışmalarınızı o kişiyle paylaşın. O kişiye yetiştireceğiniz tarih konusunda sözler verin ve örneğin eşiniz ise, çalışma saatiniz geldiğinde bilgisayar başında değilseniz, sizi uyarmasını sağlayın. Çoğu durumda, şefkatli ama kararlı bir takipçi, programınıza sadık kalmanız için gereken tek şey olabilir.
  5. Kitabınız tamamlandığında, onu nasıl duyuracağınız konusunda yöntemler düşünün – Bu iki amaca birden hizmet eder. Öncelikle, son derece pratik bir yararı vardır çünkü kitabınızı nasıl duyuracağınız, kitabınız tamamlanır tamamlanmaz, karşınızdaki en büyük iş ve zorluk olacaktır. Şimdiden bunun yöntemlerini düşünmenin hiçbir zararı olmaz. İkincisi, yaratıcı bir insan olarak, kitabınızın duyulmasını sağlayacak parlak fikirler, kitabınızı daha çabuk tamamlamanız için güdüleyici bir faktör olacaktır. Bu konuda bizim önerilerimizi de dinlemek isteyebilirsiniz. (Bkz. Kitabınızı Pazarlamak ve Tanıtım)
  6. Kitabınız tamamlandığında bir kutlama düzenleyin – Birçok yazar, ilk kitaplarını yazıp yayınlatabilmeyi hayatlarının en büyük başarıları olarak görürler. Bu ilk kitabın satış rakamları daha sonra yazdıklarının çok altında bile kalsa, en zorunun ilk kitabı raflara ulaştırmak olduğunu bildiklerinden, bunun değerinin satış rakkamları ya da imza günlerinde oluşan sıralarla ölçülemeyeceğini bilirler. Siz de bu başarınızı kutlamayı ihmal etmeyin. Yakınlarınız ve ailenizin yanınızda olacağı özel bir akşam düzenleyin. Size destek olan, size ilham ve cesaret veren kişilere kitabınızın imzalı koplayarını hediye edin. Unutmayın ki elinizde tuttuğunuz sadece bir kitap değil, dünyaya bıraktığınız en kıymetli miraslardan biri olacaktır. Birkaç dakikanızı, kendi sırtınızı sıvazlamaya ayırın ve başarınızı kutlamaya çekinmeyin. Bu sadece bir başlangıç olabilir, ama unutmayın ki başlangıç yolun yarısı sayılabilir.
Yazarlıkla ilgili daha ayrıntılı bilgi için Editörden sayfamıza ve Yaratıcı Yazarlık bölümümüze göz atabilirsiniz.

Kitabınızı Yayınlamak İçin Nasıl Bir Yöntem İzlemelisiniz?

Kitabınızı yazdıktan sonra her yazar gibi siz de yayınevlerinin kapılarını çalmaya başlayacaksınız. Bizim önerimiz öncelikle telifli kitap basan bilindik yayınevlerine dosyanızı göndermenizdir. Ancak buralardan istediğiniz koşullarda ve zaman diliminde kitabınız çıkamayacaksa bizimle bağlantı kurmanızı öneriyoruz. Klasik yayınevleri sizin herhangi bir ücret ödemenizi istemeden kitabınızı yayınlayan kurumlardır. Daha sonra da anlaştığınız telif ücretini size öderler. Son zamanlarda sizden herhangi bir ücret talep etmeyen, ama size de birinci baskı tükeninceye kadar herhangi bir ödeme yapmamayan yayınevleri çıkmıştır. Bunlar da pekala denenebilir. Ancak unutmayın ki bu şekilde yayınlanmak çok uzun sürebilir. Dosyanız kabul edilse bile kitabınız bir, hatta iki yıldan önce kitapçı raflarına ulaşmayabilir. Kitabınızın tüm haklarını belirli bir süre ya da adet için o yayınevine devretmiş olduğunuzu da unutmayın. Kitabın fiyatına, kapağına ve editöryel olarak metnin revize edilmesine siz değil, onlar karar verecektir. Bu, bütün dünyada böyledir. Bununla birlikte, her yayınevinin şartları farklıdır ve tüm kapıları çalmaktan hiçbir zarar gelmez.


Bütün bu süreci yaşamadan kitabınızı yayınlatmak istiyorsanız Destekli Kişisel Yayıncılık prensibi doğrultusunda yayıncılık yapan Cinius Yayınları'nı tercih edebilirsiniz. Ayrıntılı bilgi bir sonraki postamızda.